Şiir, Sadece: Yağmur
Yağmur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yağmur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Haziran 2019 Salı

Yağmur

Yağmur camları dövüyordu,
Dudaklarım tenine değdiğinde.
Soluklarımız karışıp
Gök gürültüsünde eriyordu.
Yağmur camları dövüyordu.

Düşler olmasa...biz
Kuralların esiriyiz
Yağmur camları dövüyorken
Sımsıkı tutuyordu,
Birbirini ellerimiz.

Öp, avuçla, sık, dişle
Yağmur camları dövüyordu
Kucakla, okşa, söyle, bağır
Ruhunu bağrıma işle.

Yağmur camları dövüyordu
Karnım karnını
Yağmur...
Gökten boşanırcasına.


Kadircan Keskinbora

13 Ekim 2016 Perşembe

Yağmur

Yağmur yıkacak
Penceremi
Gök açacak bizim için
Gene o yolu
Avrupa'nın gecesinde.
Derken uyanacağız
Uzun uykumuzdan.
Tiren getirecek bizim için
Armağanlar kar ve çiçek ülkesinden
Ama tren
Geçti gitti, ben uyurken, sevgilim
Tiren..


Abdülvahap El-Beyati
Çeviren: Melih Cevdet Anday

28 Ocak 2014 Salı

Yağmur

Küçük, muttarid, muhteriz darbeler
Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz
Olur dembedem nevha-ger, nagme-saz
Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler...

Sokaklarda seylabeler ağlaşır
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;

Bulutlar karardıkça zerrata bir
Ağır, muhtazır dalgalanmak gelir;

Bürür bir soğuk, gölge etrafı hep,
Numayan olur gündüzün nısf-ı şeb.

Söner şimdi, manzur olurken demin
Hayulası karşımda bir alemin.

Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere;
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere.

Geçer boş sokaktan, hayalet gibi,
Şitaban u puşide-ser bir sabi;

O dem leyl-i yadımda, solgun, tebah,
Surur bir kadın bir rıda-yı siyah

Saçaklarda kuşlar -hazindir bu pek! -
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek.

Öter guş-ı ruhumda boş bir enin,
Boğuk bir tezad-ı sukun u tanın;

Küçük, pür heves, gevherin katreler
Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz
Olur muttasıl nevha-ger, nağme-saz
Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz
Küçük, pür heves, gevherin katreler...


Tevfik Fikret
1897


Günümüz Türkçe'siyle

Küçük, tekdüze, ürkek vuruşlar
Kafeslerde, camlarda titreşerek
Dürmadan türkü söyler, ağıt yakar
Kafeslerde, camlarda titreşerek
Küçük, tekdüze, ürkek vuruşlar

Sokaklarda seller ağlaşır
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;

Bulutlar karardıkca zerrelere bir
Ağır, olgun dalgalanma gelir;

Bir soğuk gölge çevreyi bürür,
Gündüzden geceyarısı görünür.

Söner şimdi, görünürken demin
Maddesi karşımda bir alemin

Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere;
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere.

Geçer boş sokaktan, hayalet gibi
Koşarak bir Cocuk, başı Ortülü

O sıra, andığım gece, solgun ve bitkin,
Sürür bir kara Carşafı bir kadın

Saçaklarda kuşlar - acıdır bu pek! -
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek.

Oter ruhumun kulağında boş bir inilti,
Boğuk bir sessizlikle tınlamanın çelişkisi

Küçük, istek dolu, inci gibi damlalar
Sokaklarda, damlarda hep titreşir
Ezgi söyler durmadan, ağıt yakar
Sokaklarda, damlarda hep titreşir
Küçük, istek dolu, inci gibi damlalar...

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Yağmur (Rapa Nui)

Hayır, bırakma ki tanısın Kraliçe
senin yüzünü yeniden, böyle daha tatlı
işte, ey sevgilim, uzağında putların, ellerimdeki saçının
süsünün ağırlığıyla; anımsar mısın
Mangareva ağacının senin saçlarına düşen
çiçeklerini? Bu parmaklar benzemiyor
o beyaz taçyapraklarına: gözlemle bunları, kökler gibiler
kertenkelenin kaçtığı taştan bir sap gibiler.
Korkma, biz bekliyoruz, çıplak, ki düşsün
diye yağmur,
Manu Tara’nın üzerine düşen aynı tarz bir yağmur.

Fakat suyun izlerini taşta pekiştirmesi gibi
akıyor üzerimizden ve götürüyor bizi uysalca
karanlığın içine, Ranu Raraku’nun krater ağzından
daha da derine. Bu yüzden
görmüyor seni ne balıkçı ne de çömlek.

Göm göğüslerinin ikiz korlarını ağzıma
ve saçının süsü sunsun kısa bir geceyi üzerime
nemli kokusu beni örterek gizleyen bir karanlığı.

Geceleri düşlüyorum ki kökleri birlikte örülmüş
ve aynı anda fışkıran iki bitkiyiz sen ve ben,
ve ağzım gibi tanıyorsun toprağı ve yağmuru,
değil mi ki topraktan ve yağmurdan yaratıldık. Ara sıra
düşünüyorum ölümün içinde uyuyacağımızı aşağıda,
uçurumun ayakları yanındaki o derin toprakta, ve gözlemleyeceğiz
inşa etmek ve sevmek için bizi buraya getiren Okyanus’u.

Ellerim demirden değil seni tanıdı tanıyalı,
başka bir denizin suyu bir ağın arasından akar gibi akıyor,
fakat şimdi barındırıyor su ve taş tohumla gizleri.

Sev beni, ey uyuyan, ey çıplak, kıyılarda
bu adaya benzeyen: senin sersemleşmiş sevdan, senin
ölçümsüz sevdan, saklanmış düşlerin mağarasında,
bizi kuşatan denizin devinimi gibi.

Ve ben bir zaman uyuduğumda
senin sevdanda, çıplak,
bırak elim bulsun huzuru göğüslerinin arasında
titresin diye
yağmurla ıslanmış meme uçlarınla uyumlu olarak.


Pablo Neruda
"Evrensel Şarkı"dan 


Notlar:

Rapa Nui: Polinezya dilinde Paskalya Adası’na verilen isimdir. Paskalya Adası'nda meşhur dev Moai heykelleri bulunur. Heykellerin boyu 4-22 metre arasında değişiyor. Ağırlıkları ise ortalama 50 ton civarında.

Mangareva: Fransız Polinezyası’nda yer alan Gambier Adaları’nın en önemli adası.

Manu Tara: Paskalya Adası’nın bayrağında sembol olarak kullanılan martı kuşunun adı. Paskalya Adası’nın bir başka adı da Manu Tara’dır. Adanın en önemli kültü olan Kuş İnsan’ın kaynağıdır Manu Tara. Söylenceye göre martı Manu Tara, yumurtalarını Anakena denilen gizli bir yere saklamıştır. Bu yumurtayı bulmak amacıyla cesur erkekler Rapa Nui’den Moto Nui’ye kadar çok uzak mesafeyi yüzerler. Yumurtaları bulup kırmadan Rapa Nui’ye getiren kişiye “Kuş İnsan” adı verilmekte ve bu kişinin onur ve servet kazanılacağına inanılmaktadır.

Ranu Raraku: Paskalya Adası’ndaki bir volkan.

13 Mart 2013 Çarşamba

Yağmur

Birden serçelerle indi yağmur 
Hangisi serçe 
Hangisi yağmur


Melih Cevdet ANDAY

22 Haziran 2009 Pazartesi

Yağmur

Uyu! Gözlerinde renksiz bir perde,
Bir parça uzaklaş kederlerinden.
Bir ruh gülümsüyor gibi derinden,
Mehtabın ördüğü saatler nerde?
Varsın bahçelerde rüzgar gezinsin,
Yağmur ince ince toprağa sinsin,
Bir başka alemden gelmiş gibisin,
Dalmış gözlerinle pencerelerde.



Ahmet Hamdi TANPINAR