Şiir, Sadece

Elleri olmayan kör bir marangozum ben. Suyun altında yaşadım, yiyerek soğuğu kokan bir kılıf dahi oluşturmadan, o meskenler o sedir ağacınd...

Sevmiyordum.... Acıma mıydı ya da nefret? Saygon gibi şehirlerde dolaşıyordum, Madras’ta, Khandy’de, ta gömülmüş olana dek, Anaradapurha’nı...

Armağanlarınla beraber verdin bana, İspanya, o yılmaz aşkı. Beklediğim şefkat geldi bana ve benimle hâlâ, en derin öpüşü sunuyor ağzıma...

Ah sen, daha tatlısın, daha bitimsiz tatlılığın kendisinden bile, gölgelerin arasında sen sevilen et ve kan: geçmiş günlerde ilerledin ve d...

Kötülüğü görmüştüm ve iblisi, fakat kendi inlerinde değil. Bu mezzotint hakkında bir hikayedir, yer altındaki mağarasındaki kötülük hakkınd...

Hindistan, sevmedim senin utançsız elbiseni, senin korunmasız yığınların paçavralar içinde. Yıllarca dolandım ben korkunun tepelerini aşmak...

Araştırdığım karanlığı göremiyorum artık. Gemi direği yapılacak ağacın sürekli sevincini duyuyorum, ormanların kalıtına sahibim, yolu yalay...

Java’nın derinliklerinde, gölgelerin bölgelerinde: burada duruyor aydınlanmış saray. Duvarla birlikte büyümüş yeşil sırakemerlerin arasında...

Hâlâ kokan yeni devrilmiş kerestelerden yapılmış evim benim: handiyse devrilecek sınırdaki ev, her adımda gıcırdıyor ve fırtınanın parçası ...

Döndüm eve... Şili karşıladı beni çölün sarı yüzüyle. Acı çekerek dolandım yanmış bozkır ayının kumlu kraterinde ve buldum gezegenin en çor...

Sevişme, galiba sevişme, güvensiz, belirsiz: ağzımda hanımelinin okşayışı, yalnızlığıma karşı kara bir ateş gibi vuran bir kaç örgü, ve bun...

Meksika, bir denizden öbürüne gördüm seni, delik deşik olmuşsun kendi demir grisi renginden, altında dikenli manastırların yattığı dağlara ...

Irmaklar boyunca uzanıyor ülkeler, arıyor o yumuşak memeyi, gezegenin dudaklarını, sen Meksika, ulaştın alıç dikeninin yuvasına, kanlı kart...

Bir çok kez doğmuşum, ezilmiş yıldızların derininden, yeniden yaratırken ellerimle bütünleşmiş sonsuzluğun ipini, ve şimdi öleceğim tekrar,...

Uykuyla kundaklanmış, İspanya, uyanmaktasın başaklı bir yele gibi, gördüm senin çiçek açışını, belki alıç dikeniyle karanlık arasında, sen ...

Fakat caddelerde almamıştım ben bu ölü iyiliği, geri çevirdim onun iltihaplı sukemerlerini ve dokunmadım onun kirli denizine. İyi olanı bir...

Gördüğüm ilk şey ağaçlardı, yabanıl çiçeklerin muhteşem güzellikleriyle süslenmiş yarıklardı, nemli çayırlardı, alazlanan ormanlardı, ve dü...

İlkbaharın şarabı. Hasadın şarabı. Yoldaşlar, tropik yaprakların düşeceği bir masa verin bana, ve bırakın dünyanın büyük ırmaklarının benzi...

Ölmeyi düşünmüyorum. Çıkıyorum şimdi dışarı volkanlarla dolu bu günde, kitlelere gidiyorum, hayata. Düzene koydum bütün işlerimi, bugün dol...