Yüklemiş yıldızları arabasına gece
Kasıp kavuruyor ortalığı bir rüzgar.
Bir İskit kralı uyuyor şu höyüğün altında
Öbüründe Got kralı var.
Yatıyor kılıçları yanlarında sessiz
Ki ne gövdeler doğramışlardı hayatta.
Duruyor olduğu gibi kemik sapları ya,
Pas yemiş şimdi keskin yüzlerini.
Bir savaş yeriydi daha dün
Şimdi ekinlerin dalgalandığı şu alan.'
Çiziktirmeye kalk bir sopayla toprağı
Ya bir kırık kargı çıkar ya kalkan.
Bir ot yığınına uzanıyorum yorgun.
Uğultusu geliyor derinlerden savaşların.
Askerler, sakallı askerler, başlarında tolga
Ve eyerlerinde atlarının düşman kelleleri asılı.
Başıboş kafilelerde uzun arabalar dizisi
Salkım saçak kadınlar ve çocuklar uğultusunda.
Bilmiyorum bir rüyada mıyım, uykuda.
O günlerinde miyim tarihin yoksa?
Yok hükmü kralların, kalmamış kudreti
Bağırıp çağırmaya bize, vurmaya başımızı.
Yanmış sönmüş solukları
Bir ak alev gibi her biri.
Kelebekleriz biz de kanatları süslü
Şafakta doğarız yok oluruz akşamla.
Üstünden toz olmuş sevgilerimizin
Samanyolu akar, o köpük ırmağı.
Kasıp kavuruyor ortalığı bir rüzgar.
Bir İskit kralı uyuyor şu höyüğün altında
Öbüründe Got kralı var.
Yatıyor kılıçları yanlarında sessiz
Ki ne gövdeler doğramışlardı hayatta.
Duruyor olduğu gibi kemik sapları ya,
Pas yemiş şimdi keskin yüzlerini.
Bir savaş yeriydi daha dün
Şimdi ekinlerin dalgalandığı şu alan.'
Çiziktirmeye kalk bir sopayla toprağı
Ya bir kırık kargı çıkar ya kalkan.
Bir ot yığınına uzanıyorum yorgun.
Uğultusu geliyor derinlerden savaşların.
Askerler, sakallı askerler, başlarında tolga
Ve eyerlerinde atlarının düşman kelleleri asılı.
Başıboş kafilelerde uzun arabalar dizisi
Salkım saçak kadınlar ve çocuklar uğultusunda.
Bilmiyorum bir rüyada mıyım, uykuda.
O günlerinde miyim tarihin yoksa?
Yok hükmü kralların, kalmamış kudreti
Bağırıp çağırmaya bize, vurmaya başımızı.
Yanmış sönmüş solukları
Bir ak alev gibi her biri.
Kelebekleriz biz de kanatları süslü
Şafakta doğarız yok oluruz akşamla.
Üstünden toz olmuş sevgilerimizin
Samanyolu akar, o köpük ırmağı.
Zaharia Stancu
Çeviren: Yahya Benekay