Şiir, Sadece

28 Kasım 2008 Cuma

Bilir Misin?

14 yaşında üniforma giyen,
Küçüğün kırık mutluluğunu,
Esas duruşta,
“Emret Komutanım” diyen,
Küçük dudaktaki buruk tebessümü bilir misin?
Bilir misin?
Minik yürekteki kocaman yalnızlığı,
O minicik şefkatle kocaman özlemini,
Ziya Osman’ın dizelerindeki,
Mektep karyolasında ağlayan çocuk gibi,
Ordu malı ranzalarda geçen sekiz yılı,
Yürekte bıraktığı kasvetli belirsiz hüznü,
Bilir misin?
İnsanı sımsıkı saran nevresimin,
Duyguları, özlemleri örtmediğini bilir misin?
Bilir misin?
Kaloriferin yanmadığı soğuk kış gecelerinde,
Derin bir iç çekişle,
Eve duyulan özlemi,
Öpmeyen annenin, sarılmayan kardeşin,
Sevgi ile güven veren babanın özlemini bilir misin?
Evde gürül gürül yanan sobanın,
Yaşla dolan gözlerle,
Simgeleştiğini bilir misin?
Onaltı, onyedi yaşının daralan yüreklerinin,
Mahsun, böylesine duygulu,
Özlemlerle geçen o günler,
Ve nihayet,
Laciverti çıkarıp, hakiyi giymenin,
Safariyi giyip, mavi takımına bakmanın,
Buruk sevincini bilir misin?
Sisli soğuk İstanbul günlerinde,
Bir sevgili özlemiyle yalnız olmayı bilir misin?
Sıfırın altında 15 derece de,
Eğitim yapmanın,
Dışarıda hayatın felç olduğu,
Gölgede 45 derece de,
Cehennem sıcağında,
Sırılsıklam 8000 metre koşmanın,
Sırt çantalı, tam teçhizatlı,
94 rakımlı tepeye çıkmanın,
Ne demek olduğunu bilir misin?
Bilir misin canım?
Seninle aynı yeryüzünde, aynı saatleri,
Ayrı yaşamanın ne demek olduğunu,
Ve senden uzak olmayı,
Senden uzak,
Sessiz akıp giden zamanın,
Ve sana ulaşmanın imkansızlığında,
Savaşabilmenin çaresiz çarpışmasını bilir misin?
Bilmezsin canım,
Birtanem,
Bilemezsin.
Bu çakı gibi teğmenin,
Şapkadaki ay-yıldızlı sırmanın,
Ve şu,
Omuzdaki parlak yıldızın,
Bana nelere mal olduğunu,
Bilemezsin,
Bilemezsin!



Mehmet Tuğtekin İpek