Şiir, Sadece

1 Ocak 2011 Cumartesi

Aşık Paşa

Aşık Paşa, Kırşehir'de doğmuş gene Kırşehir'de ölmüştür (1272-1333). Ünlü bir soydan gelir. Cengiz'in ordularından kaçarak Horasan'dan Anadolu'ya gelen, sonra da Kırşehir'e yerleşen ünlü gizemci (mutasavvıf) Baba İlyas'ın torunudur. Baba İlyas'ın Selçukluların parçalanması sırasında Konya'da emirlik yaptığı, siyasal olaylara karıştığı, Birinci Osman'a hizmet ettiği söylenir.

Aşık Paşa'nın babası da din ulularından sayılan Muhlis Paşa'dır. Aşık Paşa'nın asıl adı Ali'dir. Takma adı "Aşık"tır, "paşa"lık da bu sözcüğün "ilk çocuk" anlamına gelmesinden verilmiştir. Eldeki bilgilere göre, Aşık Paşa Türk ulusçuluğunun bilincinde, Türkçenin önemli, zengin bir dil olduğuna inanan, bu uğurda çalışan bir kişidir. Onun, Türk diline kimseler bakmaz idi Türklere hergiz gönül akmaz idi Türk dahi bilmez idi bu dilleri İnce yolu ol ulu menzilleri dizelerinin, bundan yaklaşık yedi yüzyıl önce söylenmiş olması, Aşık Paşa'nın Türklük bilincini, Türkçecilik açısından yaklaşımını açıkça ortaya koymaktadır.

Aşık Paşa, "din uluları" yetiştiren bir aileden gelmiş olduğu için, aldığı ailesel eğitimin, görgünün, geleneğin doğal sonucu olarak gizemci bir ozan olmuştur. Gizemciliğin (tasavvufun) Anadolu'da yayılması konusunda etkin çalışmalar yaptığı anlaşılıyor. Kimi kaynaklar, Aşık Paşa'nın küçük yaşta Hacı Bektaş'ı da tanımış olabileceği üzerinde duruyorlar.

Aşık Paşa hece ölçüsünün yanısıra aruz ölçüsünü de kullanmıştır. Ama gizemciliği savunan şiirlerinin büyük çoğunluğunu hece ölçüsüyle, Türkçeye özen göstererek yazdığı anlaşılıyor.

Aşık Paşa'nın en ünlü yapıtı "Garipname"dir. 1329 yılında yazılmıştır. Aşık Paşa bu yapıtında, Anadolu Türklerine gizemciliği öğretmek amacını gütmüştür. Aruz ölçüsüyledir. On iki bin "beyit"lik bir yapıttır. Yapıtın öğreticilik yanı ağır bastığı için, bir sanat yapıtı olmaktan çok, bir öğretici yapıt olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca "Garipname"nin, Süleyman Çelebi'nin "Mevlid" adlı yapıtını etkilediğini de belirtmek gerekir.

Aşık Paşa'nın şiirlerinde Yunus Emre'nin açık etkilerini görme olanağı da vardır. Abdülbaki Gölpınarlı 67 şiirini derlemiş ve 1961'de yayımlanan "Yunus Emre ve Tasavvuf" kitabına almıştır.

Aşık Paşa'nın, Fakr-name, Vasf-ı Hal, Hikaye ve Kimya Risalesi adlı dört mesnevisini de Agah Sırrı Levent yayımlamıştır (1953, 1954).