Şiir, Sadece

12 Aralık 2011 Pazartesi

Dörtlükler XIII

Bir testici gördüm, çamur içindeydi: 
Ayağı çarkında, elinde bir testi; 
Testinin başında bir yoksulun ayağı 
Kulpunda bir padişahın kellesi. 

 
Bir testi aldım çarşıdan ucuza; 
Gizli gizli neler  anlattı bana; 
Bir şahdım, dedi; altın kupam vardı; 
Şimdi neyim? Testi oldum şaraba. 

 
Bilmem, ne sayar durursun bir, iki; 
Ha bir olmuş, ha yüz bin fark etmez ki 
Çal sazını, sonun bir avuç toprak, 
Şarap ver, bir esip gitmedir bizimki. 

 
Kambur Felek, sen ne konaklar yıka geldin; 
Kin beslersin bize, zulüm eski adetin. 
Şu kara toprağın göğsünü bir yarsalar, 
Ne inciler yatar içinde bilir misin? 

 
Yoksul, dertli gönlüm arar sevgilisini; 
Aklı gelmez başına, yer kendi kendini. 
Bana sevgi şarabını sundukları gün 
Kana boyamışlar varlık kadehimi. 

 
Ha Belh' te ölmüşsün, ha Bağdat' ta hepsi bir; 
Kadeh doldu mu, acı da olsa içilir. 
Keyfine bak; çok aylar doğmuş batmış sensiz; 
Sensiz daha çok ayların ondördü gelir. 

 
Gönlümün dilediği gül yüzüne bakmak; 
Elimin özlediği kadehi kavramak. 
Her zerrem nasibini almalı dünyadan 
Yarın güle kavuşturmadan beni toprak. 

 
Behram' ın şarap içtiği orman köşkünde 
Bir tilki yavrulamış, bir ceylan keyfinde. 
Ömrünce yaban eşeği avlamış Behram: 
Mezar da Behram' ı avlamış günün birinde. 

 
Ben bıyıkları süpürge etmişim meyhanede: 
Hayırmış, şermiş bırakmışım ikisini de. 
İki dünyayı karpuz gibi önüme koysalar 
Ne birine metelik veririm, ne ötekine. 

 
Padişah ol, yokluk halkasına gir de; 
Yıkan, kirin pasın kalmasın gönülde. 
Meyhaneye ermeğe gelince biri 
Kendini bil de ne yaparsan yap de. 


Ömer HAYYAM