Ve dolaştım durdum denizlerden limanlara.
Maçunaların ve meyhanelerin arasından
açığa çıkardı dünya
tortuları ve dilenci yığınlarını,
bordaların yanında
aç hayalet sürüleri.
Uykudaki ülkeler, kumda kurumuş,
çölden gelen ışıklı giysiler
ve bol entariler, kireç tutmuş güçlerin
tozlu ağındaki petrolün yağlı deliğini gözetleyen
akrepler gibi silahlanmış.
Burma’da yaşamıştım, kubbelerin
Zengin metali ve yeşil çalılıkları arasında,
kaplanın kendi kanlı altın çemberini
yaktığı yerde. Dalhousie Caddesi’ndeki
pencerelerimden geliyor o betimlenemez koku,
pagodaların yosunu, tütsülerin kokusu ve dışkı,
insan kokusunun ağır bastığı bir dünyadan
çiçek tozu ve barut.
Çekip aldı beni sokaklar
safran sarısı maddelerin ve kırmızı tükürüklerin
baş döndüren çırpınışlarıyla
İrrawadhy’nin kirli dalgalarının yakınlarında,
suyun yağı, kanı ve petrolü
en azından tanrılarının balçıklarında derin uyuduğu
kuzeye doğru yücelerden dalga dalga gelmişti.
Maçunaların ve meyhanelerin arasından
açığa çıkardı dünya
tortuları ve dilenci yığınlarını,
bordaların yanında
aç hayalet sürüleri.
Uykudaki ülkeler, kumda kurumuş,
çölden gelen ışıklı giysiler
ve bol entariler, kireç tutmuş güçlerin
tozlu ağındaki petrolün yağlı deliğini gözetleyen
akrepler gibi silahlanmış.
Burma’da yaşamıştım, kubbelerin
Zengin metali ve yeşil çalılıkları arasında,
kaplanın kendi kanlı altın çemberini
yaktığı yerde. Dalhousie Caddesi’ndeki
pencerelerimden geliyor o betimlenemez koku,
pagodaların yosunu, tütsülerin kokusu ve dışkı,
insan kokusunun ağır bastığı bir dünyadan
çiçek tozu ve barut.
Çekip aldı beni sokaklar
safran sarısı maddelerin ve kırmızı tükürüklerin
baş döndüren çırpınışlarıyla
İrrawadhy’nin kirli dalgalarının yakınlarında,
suyun yağı, kanı ve petrolü
en azından tanrılarının balçıklarında derin uyuduğu
kuzeye doğru yücelerden dalga dalga gelmişti.
Pablo Neruda
(1927)
"Yo soy / Canto General"den