Şiir, Sadece

2 Mayıs 2013 Perşembe

Yargıçlar

Peru'nun yücelerinde, Nikaragua'da,
Patagonya'da, kentlerde
hiç bir hakkın yoktu senin, hiç bir şeyin yoktu senin:
sen, sefilliğin çanağı, terkedilmiş
oğlu Amerika'nın, hiçbir yasa yok
hiçbir yargıç yok koruyan toprağını senin
mısırlı küçük evini senin.

Memleketlilerinin kastları geldiğinde,
efendilerinin kastları, unutulmuştu çoktan
pençeleri ve bıçaklarıyla o çok eski düş,
gelmişti yasa göğünü ıssız koymaya,
sevdiğin toprağını senden çekip koparmaya,
ırmakların suyunu senden çalmaya,
ağaçların ülkesinden seni yoksun bırakmaya.
Sana karşı tanıklık yaptılar, gömleğine
numaralar koydular, yaprak ve kağıtlarla
astarladılar yüreğini,
gömdüler seni soğuk fermanlara,
ve uyandığında en titrek mutsuzluğun sınırında
yağmalanmış, yapyalnız, huzursuz
attılardı seni zindana, bağladılardı seni
prangaladılar ellerini ki yoksulların suyunu
yüzerek geçemeyesin,
ama debelenerek boğulasın diye.

Aziz yargıç okuyor senin için
paragraf dörtbinden üçüncü satırı,
senin gibi düşmüş diğerlerinden kurtarılmış
bu mavi coğrafyada kullanılan aynı yasayı,
ve vasiyetine yaptığı ekle
bitli bir köpek gibi yapıyor seni ansızın.

Soruyor sana: kan nasıl karıştırılır
zenginle yasa diye? Hangi kükürtlü demirden
dokunmuş kumaşla nasıl sürüklenir
yoksullar mahkemeye?

Nasıl acılaşır dünya
taş ve acılarla disiplinli bir şekilde yetiştirilmiş
oğulları için zavallının?

İşte böyle oldu, işte böyle yazılı dursun diyorum.
Hayatlar böyle yazılmıştı alnıma.


Pablo Neruda
"La arena traicionada" (İhanete Uğramış Kum); "Canto General"den