Şiir, Sadece

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Stalingrad’a Şarkı

Geceleri uyur çiftçi, uyanır ve batırır
elini karanlığa ve sorar şafağa: anlatın bana,
ey seher, ey sabah güneşi, ey gelen gün ışığı
insanın pak elleri savunur mu hâlâ
onurun kalesini, söyle bana ey şafak,
çatlamak üzere mi alnındaki çelik,
yerli yerinde mi insan, yerli yerinde mi şimşek,
söyleyin bana der çiftçi, o kanlı kahramanların kanı
topraksı gecenin sonsuzluğuna düşer de
işitmez mi dünya, söyle bana,
gökyüzü ağacın üzerinde mi asılı hâlâ
söyle bana, şakır mı barut hâlâ Stalingrad’da?

Ve korkunç denizde dolanır denizci,
nemli yıldızların çalkantısında arar
birini, yanan kentin kızıl yıldızını,
ve bulur yüreğinde bu yanan yıldızı,
ve mağrurluğun yıldızı ellerinde dokunmayı özler,
gözlerinin oluşturduğu o ağlayışın yıldızı.

Ey kent, kızıl yıldız der deniz ve insan,
ey kent, kapat ışınlarını, kapat sert kapılarını,
kapat ışıltılı ve kanlı defnelerini ey kent,
ve kılıçtan bir gezegenin arkasında
bırak titresin gece gözlerinin karanlık ışıltısıyla.

Ve İspanyol anımsar Madrid’i ve der: diren
bacım, sen onurun başkentisin, diren:
topraktan fışkırır İspanya’nın döktüğü kan,
ve İspanya için ayağa kalkar yeniden,
ve yüzünü duvara çevirmiş İspanyol
Stalingrad yaşıyor mu diye sorar:
ve adınla duvarları delik deşik eden
kara gözlerden bir zincir vardır hapiste,
ve İspanya’da silkelenir kanın ve ölülerin,
çünkü sen ruhunu ödünç vermiştin ey Stalingrad
kahramanların gibi kahramanlar doğarken İspanya’da.
İspanya senin bugün bildiğin gibi
biliyor yalnızlığı ey Stalingrad,
tırnaklarıyla yardı toprağı İspanya
her zamankinden daha alımlıyken Paris.
İspanya döktü kandan o muazzam ağacını
Londra, Pedro Garfias’ın anlattığı gibi,
bakım yaparken çimenliklerine ve kuğu göllerine.

Bugün artık kendin biliyorsun, ey güçlü bakire.
Bugün tanıyorsun soğuğu ve yalnızlığı, ey Rusya.
Yararken binlerce el bombası yüreğini,
zehirleri ve suçlarıyla akrepler yaklaşıp
bağırsaklarını ısırmak için yaklaşırken sana, ey Stalingrad,
dans ediyor New York, düşünüp duruyor Londra,
ve sana “ısır” diyorum, çünkü artık dayanmıyor yüreğim
ve yüreklerimiz
artık dayanmıyor, artık dayanmıyor
kahramanlarının yalnız öldüğü bir dünyada.

Yalnız mı bırakacaksınız onları? Sıra size de gelecek sonra!
Yalnız mı bırakacaksınız onları?
Hayat mezara mı girsin, ve insan gülüşleri boğulsun mu
lağımlarda ve acı dolu hikayelerde?
Gökyüzüne değene dek istiflenecek daha çok
ölü mü istiyorsunuz Doğu Cephesi’nde?
Fakat o zaman da sadece cehennem kalacak geriye.
Madagaskar’da generallerin ellibeş tane maymunu
kahramanca öldürmesi gibi
çocuksu işlerden bıktı artık dünya.

Bir şemsiyenin yönettiği
sonbahar toplantılarından usandı dünya.
Ey kent, ey Stalingrad, dokunamıyoruz
duvarlarına, uzaklardayız.
Biz Meksikalıyız, Araukanyalıyız,
Patagonyalıyız, Guaranyalıyız,
Uruguaylıyız, Şililiyiz,
milyonlarca insanız.

Tesadüfen ailede akrabalarımız var hâlâ,
fakat henüz seni savunmaya gelemedik, anne.
Ey kent, sen ateşin kentisin, diren geleceğimiz
güne kadar, kazazede yerliler yetişmeyi umut eden
oğullarının öpüşleriyle dokunana dek duvarlarına.

İkinci Cephe yok daha Stalingrad,
fakat düşmeyeceksin sen, gece ve gündüz
kemirse de seni demir ve ateş.
Ölsen bile, ölmeyeceksin!

Değil mi ki biliyor şimdi insanlar ölmemeyi,
fakat zafer senin ellerine geçene dek
sürdürüyorlar dövüşmeyi düştükleri yerde,
ne kadar yorgun, delik deşik ve ölü olsalar bile.
Değil mi ki, ellerin düşerken ekecek diğer kızıl eller
kahramanlarının kemiklerini toprağa
ki doldursun diye tohumun bütün dünyayı.


Pablo Neruda
"Yeryüzünde Üçüncü Konaklama'dan"



Not: Neruda'nın "Stalingrad'a Şarkı" adlı şiiri Sociedad de Amigos de la USSR (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin Dostları Derneği) tarafından plaket olarak çok sayıda bastırılıp, Mexico City'nin duvarlarına asılmıştır.