Şiir, Sadece

21 Ocak 2014 Salı

Juarez'in Gecesi Boyunca Yolculuk

Juarez, eğer tersine çevirseydik
dünyanın en içteki katmanını, irinini
derinliğin, eğer cumhuriyetlerin derin
metaline değene değin kazsaydık,
bulurduk bu birliği: senin yapını,
senin vurdumduymaz iyiliğini, senin inatçı elini.

Senin sert nabzına bakanlar,
senin ölçülü inceliğine, sessizliğine senin,
Amerika toprağıyla biçimlenmiş yüzüne bakanlar
buralı değillerse eğer, doğmamışlarsa eğer
bu ovalarda, anlayamazlar ki.
Taşocağı bakışlarıyla konuşurlar senin hakkında.
Geçmek isterler seni bir ırmağı geçer gibi.
Uzatmak isterler ellerini uzatır gibi
bir ağacı, bir asmayı, yeryüzündeki karanlık bir yolu.

Ama bizim için ekmek ve taşsın sen,
fırın ve esmer aşiretin ürünüsün.
Yüzün bizim balçığımızdan doğdu.
Senin haşmetin benim karla örtülü memleketimdir,
gözlerin gömülmüş çömlekçilik zanaatı.

Başkaları atomu alacak ve elektrikli
parlaklığın, huzursuz alazın damlasını:
sen bizim kanlarımızdan yapılmış duvarsın,
senin aşılmaz dürüstlüğün
bizim sert coğrafyamızdan geliyor.

Havaya söyleyecek tek sözün yok,
çok uzaktan gelen altınsı rüzgâra,
bırak düşüncelerle dolu toprak, kireç,
mineral, maya konuşsun.

Queretaro'nun duvarlarını gördüm,
dokundum her bir kayasının yüksekliğine,
uzaklığına, yara-izine ve yanardağ-ağzına,
dikenli kollarıyla kaktüslerine:
kimse duraksamıyor orada, hayalet bile yok oldu,
kimse kalmadı orada, katılıkta uyuyanlardan:
orada yalnızca ışık var, çalı-ormanının
dikenleri ve temiz bir varoluş:
Juarez, senin adil gecenin huzuru,
kesin, sert ve yıldızla örtülü.


Pablo Neruda
"Los libertadores"den, "Canto General"