Şiir, Sadece

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Doların Avukatları

Amerikan cehennem, gündelik ekmeğimiz bizim,
yunmuş zehirde, başka bir ses
duyulur senin vefasız ateşinde:
yabancı şirketin
Kreol avukatıdır bu.

Kendi anayurdunda köleliğin zincirini
yapan odur,
küçümseyişlerle dolaşıyor
genel müdürlerin sınıfında
ve hor görerek bakıyor
yıpranmış bayraklarımıza.

New York’tan geldiklerinde,
o emperyalist keşif kolları,
mühendisler, istatistikçiler,
arazi ölçümcüsü, uzmanlar,
ve değer biçtiklerinde fethedilmiş topraklara,
kalaya, petrole, muza,
güherçileye, bakıra, mangana,
şekere, demire, kauçuğa, toprağa,
o zaman sarı gülüşlü
kasvetli bir cüceye benzer
ve verir itaatkar öğüdünü:

Bu yerlilere fazla para vermeye
gerek yok, aptalca
olur, sayın Baylar, bu maaşları
yükseltmek. Akıllıca olmaz.
Bu proleterler, bu yarı yerli kanı taşıyanlar
sadece sarhoş olmayı bilirler
bu kadar çok parayla. Hayır, Tanrı aşkına.
Bunlar ilkeldirler, daha fazla değil
vahşi hayvanlardan, çok iyi tanıyorum onları.
Çok fazla para vermeyin onlara.

Evlatlık alıyorlar onu ve üniforma giydiriyorlar ona.
Tıpkı bir gringo gibi giyiniyor,
bir gringo gibi tükürüyor. Bir gringo gibi
dans ediyor ve terfi ediyor.

Arabası ve viskisi var, gazete sahibi,
yargıç ve milletvekili yapıyorlar onu,
nişanlarla süslüyorlar onu, bakan yapıyorlar,
ve Hükümet’te dinliyorlar söylediklerini.
Tanıyor rüşvet alacakları,
tanıyor rüşvet almışları,
yalıyor tükürükleri, rüşvet veriyor, dağıtıyor madalyaları,
pohpohluyor, gülümsüyor ve tehdit ediyor.
Ve işte böyle boşaltılıyor limanlar arasından
kanayan cumhuriyetler.

Nerede oturuyor, diye soruyorsunuz,
bu mikrop, bu avukat,
bu ekşi mayası pisliğin,
kanımızda semiren
bu haşin, kana susamış bit?
Güneyde, ekvator bölgesinde yaşıyor
Brezilya’da,
fakat onun meskeni aynı zamanda
Amerika’nın merkezi kuşaklarıdır.

Chuquicamatas’da yalçın tepelerde
bulabilirsiniz onu.
Zenginliklerin kokusu peşinde tırmanıyor
dağlarda, geçiyor uçurumları
fermanlarıyla yasa kitabının
çalmak için topraklarımızı.
Puerto Limón’da bulabilirsiniz onu,
kardeşlerimizi zindanlara attıkları
Ciudad Trujillo’da, İquique’de,
Caracas’da, Maracaibo’da,
Antofagasta’da, Honduras’da,
suçlarken yurttaşlarını,
yağmalarken toprak işçilerini, girip çıkarken,
yargıçların ve toprak ağalarının yanına,
basını satın alırken ve yöneltirken
polisi, copu ve tüfeği
artık unutmuş olduğu ailesine karşı.

Smokin giyinmiş
mağrur yürüyor resepsiyonlarda
ve açılışını yapıyor anıtların
şu basmakalıp sözlerle: Baylar,
Yurdumuz hayatımızdan önemlidir,
çünkü anamızdır bizim, toprağımızdır,
düzeni savunalım, inşa edelim
yeni cezaevleri, yeni kodesler.

Ve ölüyor çok şereflice, vatansever
senatör, üstün aristokrat,
Papa’nın madalya taktığı,
anlı şanlı, şansın kendisine güldüğü kişi,
korkunç kişi, bakır cevherinde
ve ekmekte gömülmüş elleriyle
o katı, o derin toprakta,
ölüyor harap ve unutulmuş olarak,
tabutlarına hızla konulanlar
bizim ölülerimizin trajik soyu:
bir isim, haçta bir sayı,
rüzgârın titrettiği, kahramanların
adlarının baş harfleri bile silinip gitmiş.


Pablo Neruda
Evrensel Şarkı