Şiir, Sadece

3 Kasım 2014 Pazartesi

Birlik

Toprağa düşmüş tozlu yapraklardan
ya da kendisini gömen sessiz yapraklardan.
Işıksız metallerden, boşlukla birlikte,
yokluğuyla birdenbire ölen günde.
Ellerin tepesinde kelebeklerin ışıltısı,
ışığının son nedir bilmediği kelebeklerden bir akın.

Korudun ışıktan izi, ezilmiş varlıklardan
batışındaki terk edilmiş güneşin
fırlattığı gibi kiliselere.
Bakışla lekelenmiş, işi gücü arılarla,
beklenmeyen alev için kaçışta, gidiyor özü
günden önce ve izliyor onu ve onun altın soyunu.

Gözetleyen günler geçip geçiyor gizlice,
fakat düşüyor onlar ışıktan sesinin içine.
Ey aşkın hükümranı, sükûnetinde
kurdum düşümü, içe kapanıklığımı.

Ürkünç sayılardan bedeninle senin, birdenbire
yayılmışsın dünyayı açıklayan o kemiyetlere,
günlerin kavgasının ardında beyaz uzay
ve soğuğu yavaş ölümün ve solan içgüdünün,
hissediyorum kasığının alazlandığını ve öpüşlerinin geçtiğini
dönüşerek rüyamdaki genç serçelere.

Bazen yükseliyor gözyaşlarının kaderi
alnıma yükseldiği gibi yaşımın – orada
patlıyor dalgalar ve öldüresiye vuruyor kendilerini:
ıslaktır devinim, gevşek ve kesin.


Pablo Neruda
Yeryüzünde Birinci Konaklama