Şiir, Sadece

26 Mayıs 2015 Salı

Dünkerk Gecesi

Ayaklarımızın altında yıpranmış bir kumaştı Fransa
Nedense karşı çıktı ağıraksak adımlarımıza

Öyle bir denizde ki yosunlarla karışmış ölüler
Piskopos başlıkları gibi batırılmış gemiler

Geçici karakol göğün ve suyun kıyısında yüz mil ötede
Malo kumsalı uzanır gider gökyüzünde

O atların çürüdüğü gecede yükselmektedir
Göçmen hayvanların tepinmesi gibidir

Geçit kaldırır çizgili kollarıyla ellerini
Yeniden buluruz içimizde eksik kalplerimizi

Jean-sans-terre'in yüreğinde atan yüzbin sevda
Hep yüzbin kez susacak mı acaba

Ey aziz Sebastian'lar yaşam ok attığında
Ne çok benzersiniz bana ne çok benzersiniz bana

Elbetteki beni dinleyecekler
Kalbi yerine hep yarasını seçenler

Ama ben söylediğim bu aşkı duyuracağım haykırarak
Geceleyin yangın çiçekleri daha iyi görünüyor bak

Bağıracağım bağıracağım yanıp tutuşan kentte
Damlardaki uyurgezerlerin dengesini altüst edercesine

Aşkımı bağırarak duyuracağım sabah erken
Bıleycinin Bileyci Bileyci diye bağırması geçip giderken.

Bağıracağım bağıracağım Sevdiğim gözler nerde
Siniz Tarla kuşum martım benim nerelerde

Bağıracağım bağıracağım toplardan daha yüksek bir sesle
Yaralılardan ve sarhoşlardan yüksek hem de

Bağıracağım bağıracağım senin dudağındır bardaklar
Benim o uzun aşkı içtiğim kırmızı şarap kadar

Kollarının sarmaşığı beni bu dünyaya bağlar
Ölemem ben Ölenler unuturlar

Gemiye binenlerin hatırlarım gözlerini
Dünkerk'te kim unutabilir ki sevdiğini

Atılan toplar yüzünden uyuyamam ben
Kim unutabilir alkolü o baş döndüren

İnsan boyu çukur kazdı her asker
Ve sanki mezarların gölgesini denemekteler

Taştan yüzler Delilerin hali tavrı
Hep bir önseziye benzer uykuları

Kumlar âşinâ değil bahar kokularına
İşte ölüyor Mayıs Kuzey'in kumullarında


Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur