Şiir, Sadece

29 Aralık 2015 Salı

Paris Düşü

Constantin Guys'a


I

Bir faninin görmediği
Dehşet saçan bu manzara,
Sabah belirsiz hayali,
Şaşırttı beni adeta?

Uyku mucizeyle dolu!
Garip heves dersem yeri,
Attım görüntülerden bu
Eğri büğrü bitkileri.

Ve, dâhi ressam olarak,
Haz duyardım resmimde ben
Coşku veren o yeknesak
Madenden, sudan, mermerden.

Saraydı, Babil’e benzer
Kemerden ve merdivenden,
Havuzlar ve şelaleler
Mat altın olup düşerken;

Billur perde de ne demek,
Ağır şelaleler orda
Sarkıyordu, cezbederek,
O madenden duvarlarda.

Ağaç değil, sütunlarla
Çevrili durgun gölcükler,
Seyrediyordu, kadınca,
Kendisini dev periler.

Mavi, yayılmaktaydı su,
Pembe-yeşil rıhtımlarda,
Evrenin ucuna doğru,
Fersah fersah, milyonlarca;

Bunlar harika taşlardı
Ve büyü yüklü deryalar;
Yansıttığıyla parlardı
Bu sonu gelmez aynalar!

Gökte, kaygısız ve suskun,
Ganj’lar, döküyordu zira
Hâzinesini kapların
Elmastan uçurumlara.

Düş mimarı olarak ben
Geçiriyordum gönlümce,
Değerli taş tünelinden
Okyanusu baş eğince;

Her şey, hatta siyah bile,
Yanar-döner, albenili;
Özsu, billur ışın içre
Takıyordu görkemini.

İz yok güneşten, yıldızdan,
Göğün alt katında bile,
Kendi ateşiyle yanan
Mucizelere nur diye!

Oynak harikalar üzre
Uçmakta (korkunç yenilik!
Kulağa değil, hep göze!)
Uçsuz bucaksız sessizlik.


II

Açıp alev gözlerimi
Baktım korkunç viraneme,
Duydum, ruhu deldiğini,
Pis kaygıların içimde.

Ölümcül sesiyle bombok
Çalıyordu saat: öğle,
Karanlık döküyordu gök
Uyuşmuş dünya üstüne.


Charles Baudelaire
Kötülük Çiçekleri