Geçmişten üç yüz gözümün önünden gitmiyor:
Biri Claudius’la konuşan Okeanos, bir başkası
gün doğarken ve gün batarken acımasız
ve duygu nedir bilmeyen Kuzey;
üçüncüsü da ölüm, hepimizi alıp götüren
akıp giden zamana verdiğimiz o öteki ad.
Tarihte yaşanan ya da düşlenen
dünlerin o halka özgü yükü
işlediğim bir suç gibi eziyor beni.
Gökler altında Danimarka’ya hükmeden
Scyld Sceaving’in cesedini denize
geri getiren o mağrur gemiyi düşünüyorum;
dizginleri yılanlar olan o koca kurdu,
yanan gemiye güzel ölü tanrının
saflığını ve aklığını bağışlayan;
insan gövdeleri serüvenlerinin tabanı
o suların ağırlığı altındaki
bataklıklara saçılan korsanları düşünüyorum;
kuzey Odisealarında denizcilerin
rastladıkları mezarları. Kendi ölümümü
düşünüyorum, kusursuz ölümümü,
gömülecek kül kâsesi ve gözyaşı olmayan.
Biri Claudius’la konuşan Okeanos, bir başkası
gün doğarken ve gün batarken acımasız
ve duygu nedir bilmeyen Kuzey;
üçüncüsü da ölüm, hepimizi alıp götüren
akıp giden zamana verdiğimiz o öteki ad.
Tarihte yaşanan ya da düşlenen
dünlerin o halka özgü yükü
işlediğim bir suç gibi eziyor beni.
Gökler altında Danimarka’ya hükmeden
Scyld Sceaving’in cesedini denize
geri getiren o mağrur gemiyi düşünüyorum;
dizginleri yılanlar olan o koca kurdu,
yanan gemiye güzel ölü tanrının
saflığını ve aklığını bağışlayan;
insan gövdeleri serüvenlerinin tabanı
o suların ağırlığı altındaki
bataklıklara saçılan korsanları düşünüyorum;
kuzey Odisealarında denizcilerin
rastladıkları mezarları. Kendi ölümümü
düşünüyorum, kusursuz ölümümü,
gömülecek kül kâsesi ve gözyaşı olmayan.
Jorge Luis Borges
Sonsuz Gül