Şiir, Sadece

24 Temmuz 2017 Pazartesi

Parkın Gediklisi Kambur

Parkın gediklisi kambur,
Münzevi bir zat...
Demir kapılar açıldı mı o saat
Ne kadar berduş varsa içeri doluşur
Büzülür o da şimşirlerin arasına iki kat
Paydos vaktine dek orada durur
Gazete kağıdından yer peynirsiz ekmeğini
Zincirli maşrapadan içerdi suyunu
Yelkenlimi yüzdürdüğüm yalağın içine
Görmezlikten gelirdi çocukların toprak doldurduğunu
Geceleri sığınırdı bir köpek kulübesine
Ama duymazdı uykusunda uluduğunu

Parkın kuşları gibi kalkardı erken
Parkın çimleri gibi çöker toprağa
Kambura da Maşallah, diye başlarlardı derken
Mektep kaçakları kenar mahallelerden
Şeytan görmüş gibi kaçardı fıkara
Yumurcaklar üstüne koşuşurlarken
Yumruğunu sallar ama başlamazdı gülmeyi
Harlandıkça büyüse de sırtındaki tümseği
Bir solukta aşar fidanlığı fideliği
Kaybolurdu söğütlüğün yaygarası içinden
Sonunda bunun dayak yemek de var bekçiden
Hep o kambur bozuyor dirliği düzenliği!

Öğleyin pineklerken havuzun başında
Ördeklerle kuğularla bir başına
Bir kıyamettir kopar korudan
Kükrerdi sıçrayıp kayalığın taşına
Yamyamların gözlerinden bir alay kaplan ...
Bıraksalar, bırakmazlardı ki rahat
Hayalin kuracaktı çarpuk çomaklarından
Selvi boylu bir sultan suret
Salına salına gelecekti yanına
Ömür-boyu can yoldaşlığına razı
Bir hayat ki hayatta görülmedik bir hayat

O kahpe, o kambur feleğe inat
Oysa rivayet ederler kim
O bozuk-düzen parkta geceleyin
Çitlerle çalılardan sonra
Kuşlar havuz ağaçlar çimen
Ve çilekler kadın masum çocuklar
Gelirmiş kamburun peşi sıra
Karanlıktaki kulübesine kadar


Dylan Tomas
Çeviren: Can Yücel