Şiir, Sadece

8 Kasım 2017 Çarşamba

Oy Ne Zaman, Ne Zaman...

Şili hey,
Uzun taç-yaprağı seni:
Denizden, şaraptan ve kardan!
Kavuşmamız ne zaman,
Oy ne zaman, ne zaman?
Siyah-beyaz, köpük kurdeleni,
Belime takacaksın o günde
Ben de
Şiirimi yakıp yandıracağım,
Senin toprağının üstünde.

Yarı balık, yarı rüzgar,
İnsanlar vardır,
Bir kısmı, sudan;
Ben,
Topraktan olmayım,
Topraktan!
Her zaman şen-şatır,
Gezerim dünyayı;
Yeni hayat verir,
Her şehir bana;
Ve dünya,
Doğmak üzeredir dünya!
Yağmur yağıyorsa Lota'ya,
Bana yağıyordur, demek.
Kar serpeliyorsa yapraklara,
Lonquimay'da;
Bu, bana geliyordur,
Bana.
Bende büyüdü Cautin'in,
Boz buğdayı.
Arokarya'm var benim,
Villarica'da;
Büyük-Kuzey'de,
Kumum var benim;
Sarışın gülüm var,
San Fernando'da.
Valparaiso'nun son dalgasını,
Döğen rüzgar;
Kesik bir gürültüyle,
Göğsüme vurur;
Sanki kalbim,
Kırık bir pencere orda.
Bizim ülkede İlkbahar,
Kuzey'den iner, Güneye;
Gelir burcu-burcu,
Gencecik bir kız gibidir,
Bir koşu çıplak ayak giden.
Kara taşlar arasında,
Coquimbo'un;
Ve
Muhteşem köpüklü kıyı boylarından
Bağrı yanık takım adalara kadar.
Sırf bu toprağı sunmuyor ki bana,
Senin çağrın bahar!
Bir başıma değilim ben.
Ben taşıyordum sınırlardan,
Son cenk başbuğunun,
Yalnızlık ve dolu-dizginliği'ni;
Arkadaşlar,
Alaşağı ettiler ama,
Atımdan beni
Adam oldum,
Dolandım kumları, sıradağları,
Görmeye başladım ve sevdim.

Baharda:
Adımın kulağında çınladığı,
Gerçek mi halkım?
Gerçek mi beni bildiğin,
Bir,
Nehir gibi geçtim;
Kapının önünden?
Nehirim ben.
Bir dinle de gör,
Can kulağıyla:
Antofagasta tuzlaları'nın,
Dibini;
Bir dinle de gör,
Can kulağıyla:
Oserno'nun güneyi'ni,
Ya da sıradağlara doğru:
Malipilla'da,
Yamyaş yıldızlı gecede,
Seslenir defne dallı, gecede.
Temuca'da;
Toprağa bir kulak tut ta gör:
Duyarsın,
Nasıl dipte kalmışım,
Türkü söylerken;
Nasıl akarım.
Ekim, oy İlkbaharım,
Yolla beni, gideyim
Halkıma.
Binlerce genç kız,
Ve delikanlıyı,
Nasıl durulur, görmeden?
Nasıl durulur,
Payıma düşen ümidi,
Sırtıma çalmadan?
Bitmeyen kavgamızın,
Töreninde:
Nasıl yürünür nasıl,
Elden ele,
Bana gelen bayrağı;
Taşımadan?

Vatan oy vatan,
Kavuşmamız ne zaman?
Oy ne zaman, ne zaman?
Senden ayrı, düştümse de
Senin insanınını yine,
Topraktan olma;
Yine, bahar,
Geçti gider bu gün,
Ne var ne yok yüklendim,
Çiçeklerinden ama;
alnımda taşıram zaferini,
köklerim sende yaşar, hala.
Ne zaman kavuşacağım,
O zorlu baharına?
Oğullarınla beraber,
Ne zaman dolaşacağım,
Caddelerin, tarlaların arasında,
Yırtık pabuçlarımla?
Sapsarı pampa'yı,
Bir boydan bir boya;
Ne zaman aşacağım, ne zaman,
Elias Laferte'yle yanyana?
Oy güzelim, oy beni bekleyen,
Ne zaman koyacağım ağzına;
Avare dudaklarımı,
Oy ne zaman, ne zaman?
Ocağımıza ne zaman dalacağım,
Tanımadığım,
Ama öz kardeşimden
Daha kardeş olan,
Madenci Pedro'nun yanıbaşına
Ne zaman oturacağım?
Gece, deniz kıyısında:
Bir gök gürültüsü, bir gök,
Ne zaman uykumdan uyaracak beni,
Oy ne zaman, ne zaman?
Ev ev dolaşıp seçimlerde,
Ne zaman,
Elinden tutup kaldıracağım,
O susmuş hürriyeti oy vatan;
Sokak ortasında,
Çığlık atsın diye,
Oy ne zaman, ne zaman?
Yeşil deniz gözlerin,
Kar şapkanla;
Ne zaman,
Gelin-güveyi olacağız,
Seninle oy vatan,
Oy ne zaman ne zaman?

Hay limelimelikten
Kurtulası vatan,
İlkbaharım benim!
Ne zaman uyanacağım,
Kollarında senin;
O çiğle, denizle ıslanmış?
Ne zaman olacağım yanında,
Oy ne zaman, ne zaman?
Elimi, beline dolayacağım,
Kılına dokunamayacaklar,
Savunacağım seni,
Şarkılar söyleyerek.
Yanınsıra gideceğim ben,
Sen ne zaman geleceksin peki,
Oy ne zaman, ne zaman?


Pablo Neruda
Çeviren: Enver Gökçe