Şiir, Sadece

5 Nisan 2018 Perşembe

Güneşle

Bir ırmağın akışı sesimi güzelleştirir.
Beni rüzgarlı bir dağa benzetirler,
ben bir grevcinin yüzüne benzerim.
Gülümsemesini öğrendim bir köy
delikanlısı gibi;
hırçın bir ırmak gibi döküleceğim denize
içliyim acılıyım ama sevmiyorum hüznü.

Dosta düşmana yazılan mektuplar
kemençe, el emeği, alın teri
kalbin durmadan çarpmasıdır,
yaşamak, elden kaçmayan şarkı
cesaret, demire koşuşmalar
gözlerin ateşle karşılaşması,
gözlerinde arıyorum gurbeti
yaşamak doğruluyor aşk gerekiyor halka.

Bir yaz akşamı kadar sıcağız.
Beni kabul edeceksin İstanbul şehri
terleyip değişerek,
bütün dünya kabul edecek.
Yolun başlangıcında
toprağa düşen tohum bizden yana.
Yüzünü yüzüme değdir, kendimizi çoğaltalım.
Toprağı kavrayan kök, sıkılan yumruk
delikanlıların güzel yüzü,
gözlerin gizlediği anlam, aşkı olanlar
bizden yanadır.

Ufku bir an göremez oluşumuz
- gırtlağımı bastırarak söylerim
ateşe verilmiş bir haraç mıydı?
Bir kaç gün geçmeden, evet
bir kaç uzun gün geçmeden, evet
şu gördüğün duman şu yalçın dağın batısına
şimdi kararttığı yere geldiği sıra
çark devrini tamamlarken
yakışıyorduk birbirimize,
Şimdi kendimizi anlayalım.
Aşkımızı açığa vurur gibi
sonra yüzümüz pembeleşsin.

Ayrılıkları iyi anla, ne bileyim
çok zor geliyor senin yüzünü hatırlamak.
tomurcuk, ocakta ateş
domuran ter, patlayan şafak, yaprağın yeşili
esmerliğimden alınmıştır toprağın rengi
toprak bizden yanadır.

Aşk diyebilirim buna.

Vakit kalmadı. Doğa inkar edemiyecek.
Karanlık çözülüyor. İyice kuşattık geceyi,
ezraili biziz gecenin biz olacağız.

Gayrı yaşantıya bir düzen aranabilir.


Veysel Çolak
Terin Yaktığı Bir Yaradan